Ben Şehnaz

bir kış masalı…

10 Mayıs 2010

Her yer bembeyaz yine… Gökten tek tek düşüyor kar taneleri… Yine bembeyaz bir kar yağıyor çocukluğuma…

O zamanlar ilk yağan kar, kışın çocuklar için getirdiği en güzel hediyeydi. Kar, ya bir anda başlardı yağmaya, ya da sabah uyandığımızda çığlıklar atarak sevindiğimiz bir manzara olurdu. Eğer uykumuzda yağmamışsa, karın tutmasına dua ederek otururduk cam kenarında. Allah dualarımızı kabul ederse, fırlardık sokağa!


Önce montlar, atkılar ve en önemlisi eldivenler… Botları da giydik mi hazırdık artık karla savaşmaya! Ya evin yakınındaki boş arazide altımızda poşetlerle kayardık ya da hep beraber yeni bir kardan adam yapardık. Bütün çocuklar paylaşırdı ne getireceklerini. Birimiz havuçtan sorumluydu, birimiz zeytinlerden. Hiç kömür olmadan düğme yapılır mı? Birimiz de kömürlerden tabi… En yakın ağaçların alt dalları koparılır ve sevinçle süpürge yapılırdı. Küçüktük daha ve hiçbirimiz kardan adama güzel kollar yapamazdık. Yine de süpürgeyi saplardık gövdesine…


Neredeyse ellerimiz morarana, ayaklarımız donana ve üstümüz sırılsıklam olana kadar oynardık karda. İki seçenek çıkardı önümüze: Ya buz tutana kadar dışarıda kalacak ya da sıcacık evlerimizde ısınacaktık. Ne duruyorduk ki? Hadi evlere!


Dışarı çıkmamıza kolayca izin veren annemiz o zaman kızardı işte… “Üstünüzü başınızı kardan temizlemeden eve giremezsiniz!” derdi. Apartmanın içinde kahkahalarla zıplardık… Biz zıpladıkça karlar dökülürdü…Ne eğlenceliydi… Eve girince de:”Doğru banyoya!”. Musluk suyu ne kadar sıcak gelirdi bana… Oysa şofbenimiz de yoktu daha… Yıllar geçince öğrendik, musluktan akan suyun aslında soğuk olduğunu…


Sıcacık sobanın etrafındaki minderlerde mayışmaya hazırdık artık. Uykumuz gelene kadar oturacaktık sobanın kenarında. Ve yorgunluğun da getirdiği uykuyla uyuyuverecektik orada… “Uyuyanın üstüne kar yağar.” derler… Uyanıkken yağan karlardan sonra annemiz üstümüze birer battaniye örterdi. Uyurken yağan karlardan korumak amaçlı…


Ne güzeldi o günler… Karın sevinci, taze havucun kokusu, sobanın gürültüsü…


Şimdi o çocukluktan gelen büyükler isyan ediyor yağan kara… “Yine kapanacak yollar” diye iç geçiriyorlar.

En güzeli çocukluğuma yağan karlar…

Merak ediyorum, bundan on yıl sonra hangisi daha çok etkileyecek bizi? Çocukluğumuzdaki karların sevinci mi, yoksa yetişkinliğimizdeki karların çilesi mi? Her hatırladığımızda aynı tepkileri hangisine vereceğiz? Kardan adamlarımızı hatırlayıp gülecek miyiz, yoksa tıkanan yolları hatırlayıp sinirlenecek miyiz? Küçücük minderlerde uyuyakalışımızı hatırlayıp huzur mu duyacağız, yoksa parçalanan tamponumuzu hatırlayıp küfürler mi savuracağız?


Merak ediyorum, neden bir türlü anlamıyoruz eninde sonunda insan olduğumuzu? Bugün bizi üzen çoğu dert değil on yıl, altı ay sonra hatta belki de altı hafta sonra bile aynı şekilde üzemeyecek bizi! Biz insanoğluyuz! Alışıyor ve unutuyoruz! Doğamızda var bu… İnsan olmanın getirdiği nimetlerden biri…Hiçbir şey aynı kalmıyor, aynı şekilde etkilemiyor bizi!


Merak ediyorum, ne zaman hatırlayacağız bir zamanlar çocuk olduğumuzu? Özlüyorum çocukluğumu…


Apartmanın içinde kahkahalarla zıplardık…
Biz zıpladıkça karlar dökülürdü…
Ne eğlenceliydi…
Eve girince de:”Doğru banyoya!”
Musluk suyu ne kadar sıcak gelirdi bana…
Oysa şofbenimiz de yoktu daha…
Yıllar geçince öğrendik,
Musluktan akan suyun aslında soğuk olduğunu…


Çok güzel oluyor etraf kar yağınca! Belki de her şeyi örtüp, beyaza boyadığındandır…


Geceleri perdeleri kapatmak yerine açası geliyor insanın… Ay ışığının vurduğu karların beyazlığı evi de sarsın istiyor insan. Umut yağıyor sanki gökten… Her gecenin bir sabahı, her sabahın bir gecesi olduğu gibi, her kışın da bir yazı olduğu fikri mutlu ediyor beni…


İnsanoğlu değil miyiz? Soğukta kalınca sıcağı, sıcakta kalınca soğuğu özlüyoruz…


Ama ben her mevsimi seviyorum… Baharda çiçeklerin açmasını, tomurcukların kokusunu… Yazda güneşin parlamasını, meyvelerin tadını… Güzde yaprakların dallardan yere doğru yaptıkları yolculukları, esen hüzünlü rüzgârı… Ve kışta yağan karın güzelliğini, naftalin kokulu kazakların sıcaklığını… Seviyorum hepsini!


Seviyorum bir türlü neyi sevdiğine karar veremeyen insanoğlunu…


Büyüdükçe daha kararsız oluyor sanki insan. Küçükken hiç değilse her şeyi istiyor ve hepsini elde etmek için direniyorduk. Şimdi de her şeyi istiyoruz ama hiçbiri için direnmiyoruz…


Keşke yine her balon gördüğümüzde ağlayabilsek ve bir elma şekeri dünyalar kadar mutlu edebilse bizi…


Keşke çocuk olsak yeniden…

Benzer Yazılar

Yorum Yok

Yorum Bırakın